1. Avukatlara Karşı Ön Yargı
Ülkemizde sıklıkla karşılaşılan, sohbet ortamında duyulan ve bazen rahatsızlık veren bir durumdur.
“Avukatlar da yalancı olur ha!” “Şimdi çok kazanıyordursunuz siz!” “Ağzınız da iyi laf yapıyordur!” gibisinden cümleler dökülür insanların ağzından.
Ancak avukatların da müvekkillerinden duyduklarını uygulamak ve yazmak dışında bir hareketi olmadığını bilmek gerekir. Avukat üretmez, türetir. Gördüğünü yazar, söyler, kendi yorumunu katar ve müvekkilini düştüğü durumdan çıkarmaya çalışan kanatsız melektir.
2. Avukatların Zamanı Beklemekle Geçer
Avukatlık mesleğini icra edenlerin ömrü beklemekle geçer.
- Dosyanın hakim tarafından görülmesini beklemek
- Müvekkilden vekalet ücretini beklemek
- Dosyanın istinaftan dönmesini beklemek
gibi bekleme örnekleri çoğaltılabilir. Adliyeye giden her vatandaşın avukatların bu durumunu görmesi mümkündür. Saat 9.30 olan duruşmayı mesai saati bitimine kadar bekleyebilir avukatlar. Ama bu durum çoğu avukat tarafından kabullenme aşamasına gelmiştir. Meslek yaşı ilerledikçe beklemek artık mesleğin önemli parçası olmuştur.
3. Zaman Kavramından Yoksun Olan Müvekkil
Avukatlık mesleğinin en sorunlu noktası belki de bu husustur. Gece gündüz saat kaç olursa olsun, toplantıda, yemekte, düğünde, yatakta, zaman ve mekan düşünmeksizin arayan müvekkil mesleğin bezdirici noktasıdır.
- “Avukat bey/hanım ne oldu bizim dosya?”
- “Süreyi kaçırmadınız inşallah!”
- “Ya bizim bir akrabada da aynı durum olmuş. Bize de o cezayı verirler mi?”
- “Bu tazminatı hemen alır mıyım hı?”
gibi bu can sıkan sorular. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan müvekkil, en zor müvekkildir.
4. Eş, Dost, Akraba Ricası İle Uğraşmak
Avukatların uğraşmak zorunda kaldığı bir diğer sorun da akrabanın dosyası ile ilgilenmektir.
Dosyadan gelir beklentisi neredeyse sıfırdır. Üstelik dosya masrafı ücretini dahi talep etseniz alamayabilirsiniz.
Ücret talep etseniz dahi alacağınız yanıt muhtelemen şu olacaktır: “Ya yeğenim benden de mi para isteyeceksin? Hallediver işte, haydi bakalım!” Bu şekilde işleyen dosya süreci sonunda alabilirseniz, zoraki ağızdan bir kuru teşekkür olur. O da dosya olumlu sonuçlanırsa!
5. Artan Avukat Sayısının Yarattığı Handikap
Ülkemizde yüzbinden fazla avukat bulunmakta ve artan hukuk fakültesi sayısı ile bu sayı arttıkça, meslekten elde edilen geliri azaltmaktadır.
Gündelik kullanımıyla söylecek olursak “pastadan düşen pay” dahi kalmayacak düzeyde bir avukat potansiyeli bulunmaktadır ülkemizde.
Avukatlar kendilerine gelen işi alabilmek için normalden daha az bir ücretle işlerini yapmaktadır. Kendi bürosunu açanlar, avukatın yanında çalışanlar, toplumdaki “avukatlar iyi kazanıyorlar” algısından uzaktır.
Neredeyse ay sonunu zor getiren avukatların sayısı binleri aşmaktadır. Bu da bu mesleğin düştüğü zorluğu göstermektedir.
6. Ortamda Avukatım Demeye Çekinmek
Bazı ortamlar vardır ki, sadece avukat olanları değil hukukla ilgilenen kişileri bile zor duruma sokar. Bu ortamlarda kimliğiniz ifşa olduktan sonra sağlı sollu soru bombardımanına tutulabilirsiniz.
İnsanımızın derdi çoktur ve hiç bitmez bu dertler. Tatlı yerken, bayramda kurban keserken, ya da düğünde halay çekerken bir anda kendinizi ”Ya hocam benim bir davam var da nasıl olur, nasıl yaparız?” sorularıyla karşılaşırken bulabilirsiniz. Bu yüzden bu tarz kalabalık ortamlarda sesinizi çıkarmamanız yararınızadır.
7. Avukat Sadece Dilekçe Yazar Algısı
Avukatlık mesleği ile uğraşanların karşılaştığı şaşkınlık veren durumlardan bir tanesi de budur. Yıllar süren bir davanız sonuçlanır ve müvekkilden ücreti tahsil etmeye gelince, ”Ya avukat bey/hanım bir dilekçe yazdınız bu kadar para da vermeyelim şimdi, anlaşalım üç beş işte!” cümlesi ile karşılaşabilirsiniz.
Büroya gelen danışma ücreti vermeden oturup saatlerce vaktinizi alan vatandaşlarımız sizden aldığı kabataslak fikirlerle “Ben bir düşüneyim, size uğrarım avukat bey!” diyerek direkt dilekçe yazmaya koşar. Bu tarz durumlar mesleğin yorucu noktalarıdır ve avukat olan her kişinin mutlaka karşılaştığı veya karşılaşacağı bir durumdur.
👎😡SIKICI😡👎😡😡😡😡😡😡😡😡😡😡😡😡😡😡