Sabahattin Ali Kimdir? 5 Maddede Hayatıyla İlgili Bilinmeyenler

Türk öğretmen, gazeteci, şair ve yazar.

Türk edebiyat tarihine çok önemli eserler bırakan yazarımız Sabahattin Ali’nin hayatının önemli bir kısmı sıkıntı, hayal kırıklığı ve polis takibinde geçmiş.

“Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı; bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.” diyor Sabahattin Ali. Hayatını çok sefa sürerek geçirmemiş ne yazık ki Sabahattin Ali.

Geçtiğimiz günlerde ölümünün 71. yılı olan, okumaktan en keyif aldığım yazar olan Sabahattin Ali’yi saygıyla anıyorum.

1. Hayatı

Sabahattin Ali

Babası piyade yüzbaşı Selahattin Bey, annesi asker çocuğu Hüsniye Hanımdır. 25 Şubat 1907’de Eğridere’de doğmuştur. Üç kardeşin en büyüğü olan Sabahattin Ali’nin diğer kardeşlerinin adları ise Fikret ve Süheyla’dır.

Annesinin bazı ruhsal sıkıntıları olduğu söylenmektedir. Hatta bazı romanlarında annesine olan bu kızgınlığını ifade ediyor. Kuyucaklı Yusuf romanındaki Şahinde Hanım karakterini annesini örnek alarak yazdığı söyleniyor.

Bu yüzden babasına düşkün olan ve onun gibi olmak isteyen Sabahattin Ali, babasını kaybettikten sonra şöyle diyor “Hayatımın direği yıkıldı sandım!”.

Eğitim hayatı bayağı zorlu geçen Sabahattin Ali, en sonunda öğretmen olarak mezun oluyor. Aslında babası gibi asker olmak istiyor; hatta bir dönem okuldan soğumasına rağmen yine de öğretmenliği tercih ediyor. Birkaç kez hapse girip çıkıyor.

16 Mayıs 1935’te Aliye Hanım ile evleniyor. Bu evliliklerinden Filiz adında bir kızı oluyor. 2 Nisan 1948’de ise Bulgaristan sınırlarında ölü olarak bulunuyor.

Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum. -Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

2. Hapishane Dönemleri

Sinop Cezaevi Sabahattin Ali Koğuşu

Aliye Hanım’a yazdığı bir mektupta diyor ki “Yaşımın yirmi sekiz olması bir şey ifade etmez, dertli seneler beni belki kırk yaşına gelmiş kadar ihtiyarlattılar.”

Hayatı o kadar zorlukla geçiyor ki, gerek o dönem üstüne yapışan siyasi damgadan gerek o dönemin şartlarından hapishane onun ikinci evi gibi oluyor.

Konya’da bir ortaokulda Almanca öğretmeniyken yazdığı “Memleketten Haber” adlı şiirle Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanıp Konya Cezaevine gönderiliyor.

Bu dönemde bir sürede Sinop Cezaevinde kalan Sabahattin Ali, cumhuriyetin onuncu yılıyla birlikte çıkan aftan yararlanıp serbest kalıyor. Görevine geri dönebilmek için “Benim Aşkım” adlı bir şiir yazıyor ve mesleğine geri dönüyor.

1946 yılında ailesini Ankara’da bırakarak İstanbul’a geliyor ve Aziz Nesin’le beraber Markopaşa dergisini çıkarıyor. Aziz Nesin’e ait olan “Topunuzun Köküne Kibrit Suyu” adlı yazıdan dolayı dava açılıyor. Derginin sorumlusu olduğu için Sabahattin Ali hapis cezasına çarptırılıyor. İstanbul ve Paşakapısı Cezaevi’nde bir süre yatan yazar, 10 Eylül 1947 tarihinde tahliye oluyor.

İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir. -Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan

3. Aşkları

Sabahattin Ali’nin sık sık aşık olduğuna dair bilgiler var. Hatta onun için şu tabir kullanılıyor “Düğüne gider zurnaya, hamama gider kurnaya aşık olurdu.” Onun hayatında iz bırakan hanımları gelin bir inceleyelim.

Nahit Hanım, Yozgat’ta öğretmenlik stajında tanışıyorlar. Önceleri arkadaş olarak görüşürlerken, bir süre sonra tek taraflı bir aşka dönüşüyor.

…Bilmezsiniz kalbimin ne türlü çarptığını!

İşte, benim ömrümün musikisi bu sestir…

Frolayn Puder ile Almanya’da tanışıyorlar. Hatta bu hanımın Kürk Mantolu Madonna kitabındaki Maria Puder olduğuyla ilgili bilgiler de mecvuttur.

Melahat Muhtar ise Konya’da bir öğrencisi. Hatta onun için şöyle bir betimleme kullanıyor “Narin, beyaz tenli, kumral dalgalı saçlı”. O dönemlerde on beş yaşında olan Melahat Hanım’ın ailesine, tanıdıklar vasıtasıyla konu açılıyor. Fakat aile bunu kesin bir dille karşı çıkıyor.

Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi…
-Sabahattin Ali, Çocuklar Gibi

Ayşe Sıtkı İlhan, arkadaş vasıtasıyla mektup arkadaşı oluyorlar. Bir süre sonra karşılıklı bir sevdaya dönüşüyor bu arkadaşlık. Hatta Sabahattin Ali evlilik teklifi ediyor. Ama Ayşe Hanım bu evlilik teklifini geri çeviriyor. “Sen çok aşık oluyorsun ve değişkensin, teklifini kabul edersem hayatım mahvolur.” diyor Ayşe Hanım.

Eşi olan Aliye Hanımı ise bir akrabasını ziyarete gittiğinde görüyor. İlk görüşte aşık oluyor komşu kızına. Tanıdıklar vasıtasıyla yine haber yollanıyor ve ailesi poliste kaydı olduğu için biraz mırın kırın ediyor ama en nihayetinde nişanı kabul ediyorlar.

Ankara – İstanbul arası git gel çok olmasın diye de posta yoluyla nişanlanıyorlar. 16 Mayıs 1935’te ise nikahları kıyılıyor. Bu evlilikten Filiz adında bir kızları oluyor.

4. Eserleri

Kısacık ömrüne üç roman, on öykü, iki şiir kitabı ve yedi kitap çevirisi sığdırmış şair, yazar ve çevirmendir. Aynı zamanda hapisteyken yazdığı şarkıları da mevcuttur. Hepimizin bildiği “Aldırma Gönül” ve “Göklerde Kartal Gibiyim” gibi şarkıların söz yazarıdır.

Romanlarına değinmek gerekirse İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna ve Kuyucaklı Yusuf’tur. İlk romanı Kuyucaklı Yusuf. Aslında üç romanı da önce gazetelerde yayımlanmış daha sonra kitap olarak basılmış.

Öyküleri: Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya ve Sırça Köşk.

Deneme yazısı: Çakıcı’nın İlk Kurşunu.

Şiir kitapları: Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağanın Serenadı ve Öteki Şiirler.

Sabahattin Ali’nin bir tiyatro oyunu da bulunmaktadır. Adı ise bu oyunun Esirler‘dir.

İyi bir yazar olmanın yanı sıra iyi bir şair olan Sabahattin Ali, aynı zamanda çevirmenlik de yapmıştır. Çevirdiği eserler ise şöyle Tarihte Garip Vakalar, Antigone, Minna Von Barnhelm, Üç Romantik Hikaye, Fontamara, Gyges Ve Yüzüğü, Yüzbaşının Kızı.

5. Ölümü

Çok kıymetli eşine yazdığı bir mektupta şöyle diyor: “İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım.” Gerçekten de öyle oluyor. Kırk bir yaşında hayatını kaybediyor.

Hayatındaki zorluklarla savaşamayan Sabahattin Ali, yurtdışına kaçmak istiyor. Hapiste tanıştığı bir arkadaşı vasıtasıyla kaçmak için yola çıkıyor. Bu noktadan sonra Sabahattin Ali’den bir daha haber alınamıyor.

Bulgaristan sınırlarına yakın bir yerlerde, bir çoban ceset buluyor ve yapılan araştırmalar sonucunda cesedin Sabahattin Ali’ye ait olduğu ortaya çıkıyor. Kaçmak için yola çıktığı Ali Ertekin ise bu dönemde tutuklanıp sorgulanıyor. Verdiği ifadede ise “Söylediği sözler bende nefret uyandırmaya başlamıştı.” diyerek cinayeti üstleniyor. Ali Ertekin suçu üstleniyor ama Sabahattin Ali’nin ölümü hala bir sır.

Bonus Olarak Hiç Duymadığınız Bir Bilgi

Soyadı Kanunu çıktığı zamanlarda, Sabahattin Ali’nin ailesine “Şenyuva” soyadı veriliyor.

Bu soyadı almak istemeyen, babasının ön adı olan Ali’yi almak isteyen Sabahattin Ali, ilgili kurumlara başvuruyor. Ali soyadını veremeyeceklerini söylüyorlar.

Bunun üzerine Sabahattin Ali diyor ki “Benim soyadım Alı olsun. Kırmızısı anlamına gelen Alı” diyor.

Kurum bunu kabul ediyor ve Sabahattin Alı oluyor.

Eminenur Günduğdu

Kuşlar kadar özgür, bulutlar kadar serbest olalım.

@eminenurgundugdu

  • Akademik Makale Nedir, Nasıl Okunmalı?

  • Frida Kahlo

    Frida Kahlo Kimdir? 6 Maddede Hayatı ve Eserleri

  • Sesleriyle Fimlere Hayat Veren 12 Dublaj Sanatçısı

  • Cem Karaca

    Türkiye’nin En Büyük Seslerinden: Cem Karaca

  • Bir Garip Şiir Akımı: İkinci Yeni Şairleri

  • Marvel Filmlerini Sevenlerin Beğeneceği 7 Çizgi Roman

  • Hafızalardan Silinmeyen 12 Kitap Karakteri